anti-agingte-beslenme- Anti aging besinler günümüz de yaşlanmanın etkisini azaltmak ve ömrü uzatmak için kendi adımıza yapabileceğimiz küçük bir diyet düzenlemesi ile hayatımızı değiştirebilir.

Anti Aging Besinler Neden Önemlidir?

Taş devri 5-10 bin yıl önce bitmiştir. O zamandan bu zamana kadar genlerimizde çok az değişiklik olmasına rağmen çevresel şartlar ve özellikle de yiyeceklerimiz çok büyük oranda değişmiştir.

Özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış, ayçiçeği, mısır gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur.

Gen yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğe sahip değillerdir.

Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk, kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır.

Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca 5-10 bin yıl öncesine benzeyen bir diyet uygulamalıyız.

Anti-Aging Besinlerde Genel İlkeler;

-Üç beyaz (tuz, şeker ve un) yasaktır ya da çok azaltılmalıdır.
-Her yiyecek doğal şekline en yakın olarak tüketilmelidir.
-Yasaklar haricinde yeme sınırı yoktur. Doyuncaya kadar yiyebilirsiniz.
-Çiğ yiyecekler toplam diyetin en az %60’ını oluşturmalıdır.

Anti Agin Besinler Nelerdir?

Etler;

Kırmızı et: İddia edilenin aksine kırmızı et yemek koroner kalp hastalığına neden olmaz. Etin az yenmesi B12 vitamini, karnitin, koenzim Q10 ve bazı esansiyel amino asit eksikliklerine yol açabilir. Bu eksiklikler başka organlarınız gibi kalbinize de zarar verir. Kırmızı et (tercihen yemlenen değil, otlayan hayvan eti), sucuk, kavurma, pastırma vb serbesttir. Katkı maddelerinden dolayı salam-sosis tercih edilmemelidir.

Beyaz et: Tercihen köy tavuğu ve diğer kümes hayvanları tercih edilmelidir.

Balık: Ağır metal zehirlenmesi riskini azaltmak için küçük balıklar tercih edilmeli, balık çiftliği balıkları tercih edilmemelidir.

Yumurta:

En kaliteli protein kaynağıdır. Köy yumurtası tercih edilmelidir. Yumurta tüketiminin faydaları;
-Görmede azlığına yol açan maküler dejenerasyonu azaltır.
-Kolesterol düşürür.
-Bellek ve öğrenme kapasitesini artırır.
-Asetilkolini artırır.
-Yumurta sarısı kalsiyumdan ve karotenoidlerden zengindir.
-Çinko içeriği yüksektir.
-Magnezyum içeriği yüksektir.
-Antioksidan ve antienflamatuvardır.
-Omega-3’ten zengindir.
-A, D, K vitaminleri, demir, selenyum, riboflavin, ve niasinden zengindir.

Sebzeler Ve Yeşil Yapraklar:

Salata tarzında çiğ tüketim gerçekleştirilmelidir. Koyu yeşil yapraklılar K vitamini, kalsiyum ve magnezyumdan zengindir, omega – 3 yağ asidi içerir ve kemik erimesinin önlenmesinde büyük rol oynar.

Doğal yetiştikleri için yabani otlar (ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada vb) önemlidir. Semiz otu sebzeler içinde en önemli omega-3 kaynağıdır.

Patates yüksek şeker içerdiğinden tercih edilmemelidir. Kızartması ise hiç yenilmemelidir.

Turp, havuç ve patlıcan da şeker içeriği yüksek olduğu için aşırı tüketilmemeli.

Meyveler:

Kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği yüksek meyveler sınırlı tüketilmelidir.

Üzüm (çekirdeği ve kabuğu), çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyveler antioksidan bakımından yüksek etkilere sahiptirler.

Pastörize/Homogenize Sütler

Sütün pastörizasyonu bazı hastalık patojen bakterileri ortadan kaldırırken faydalı bakterileri (probiyotikleri) de yok etmektedir. Homojenize edilmiş sütler (Kutu sütleri) ise çok daha büyük bir sorundur çünkü homojenizasyon sırasında süte 2 ton civarında bir basınç uygulanmakta ve süt proteinlerinin moleküler yapısı büyük ölçüde değişmektedir.

Molekül yapısı değişmiş proteinler immün sistemi aşırı uyararak çocuğun ileriki yaşamında Tip I diabet ve mültipl skleroz gibi otoimmün (kendi dokularını tahrip edici) hastalıklara yol açmaktadırlar.

Kaymak bağlamayan, ekşimeyen ya da kesmeyen süt ya da yoğurt doğal değildir.

Sütten çok mayalanmış süt ürünleri (tam yağlı yoğurt, tam yağlı peynir) tercih edilmelidir.

Kefirle mayalanmış süt çok yararlıdır.

Mümkünse günlük mandira sütü tüketilmelidir.

Şehirdeki en iyi olabilecek seçenek günlük pastörize şişe sütleridir.

Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayınız.

Süt ya da yoğurt ekşimesin ya da kesilmesin diye içlerine antibiyotikler konulmakta ve süt içindeki probiyotiklerin tümüne yakını kaybolmaktadır.

Baklagiller;

Nohut, fasulye, mercimek, bezelye, börülce vb baklagiller haftada 2-3 kereden fazla tüketilmemelidir.

Baklagiller 12 saatte bir suyu değiştirilmek üzere 48 saat suda bekletilmeli ve ağır ateşte (mümkünse güveçte) pişirilmelidir.

Besin Duyarlılığı Ve İntoleransında Beslenme

Gıda duyarlılığı, vücut bazı gıdalarla başa çıkamadığı zaman oluşur. Herhangi bir besin, içecek veya katkı maddesine karşı oluşan bu durum, vücutta alerjiye neden olmadan, sadece bazı organ veya sistemleri etkiler.

Gıda intolerans Testi vücudunuzun hangi besinleri tolere edemediğini ortaya çıkarmaya ve bu sonuçlar doğrultusunda gerekli önlemlerin alınmasına yardımcı olan bir kan testidir.

Test teknolojisi ile artık 200’den fazla besin maddesine karşı oluşabilecek intolerans kısa süre içerisinde tespit edilebilmektedir. Besin maddelerine özgü IgG antikorlarının belirlenmesiyle elde edilen test raporuna göre hazırlanan diyet programının uygulanması ile bireyin;

-Şişmanlık, zayıflık
-Cilt problemleri (Sedef hastalığı, akne, sivilce, kaşıntı, egzama, ürtiker)
-Halsizlik, yorgunluk, uyku bozuklukları, depresyon, anksiyete, migren, baş ağrısı
-Solunum yolu hastalıkları (astım, bronşit, geçmeyen öksürük, sık hapşırma, rinit, nezle)
-Mide ve bağırsak problemleri (gaz, şişkinlik, ishal, kabızlık, mide krampları, ödem, IBS) ve daha birçok şikayetinin kronik hale gelmesi engellenmektedir.

Besin duyarlılık testleri ile birçok besine karşı spesifik IgG analizi ile duyarlılık olup olmadığı saptanabilmektedir. Hangi gıdaların tüketilmesi, hangilerinden uzak durulması gerektiğine karar verme, yaş, cinsiyet, diğer rahatsızlıklardan gibi kişiye özel faktörlerin değerlendirilmesi sonucu doğru beslenme planının oluşturulması uzman doktor ve diyetisyenlerin yönlendirmesi ile yapılmalıdır.

Bir yanıt yazın